SU
- Innovation in Health Community
- 9 Ara 2024
- 1 dakikada okunur
Tüm canlıların ve insan yaşamının esası, hayat kelimesinin anahtarı, varlığımızın temel taşı su, dünyanın var oluşundan itibaren hidrolik döngü içerisinde hep sabit kalmıştır. Peki, su miktarı sabit kalsa da, bu su her zaman kullanılabilir mi? Bu hayati soru üzerinde ciddi kafa yormamız gerekir zira uzak olmayan bir gelecekte hayatın özü olan su varlığı tehlike altındadır. İçilebilir su kaynaklarının tükenmemesi için şimdiden almamız gereken önemli tedbirler vardır.
Nitekim, tarihten bugüne bu durumu kafalarına takan, özünde bilim insanları birçok çalışmalarda bulunmuşlardır. Ben sizlere bugün, suda toksik bir kirletici olarak bulunabilen nitritin biyosensör ile tespitinden bahsedeceğim. Bu biyosensör, nitritin oksidasyonu veya redüksiyonu ile tespit edilme prensibine dayanır.
Nitrit biyosensörleri, nitritin kimyasal özelliklerine has olur ve nitritle etkileşime giren kimyasal veya biyolojik elementler içerir. Mesela, bazı nitrite spesifik enzimler vardır ve bunlar nitriti özgül bir şekilde okside edebilirler veya redükte edebilirler. Peki, burada nitriti biyosensör yardımı ile nasıl ölçeceğiz sorusuna cevap vermem gerekirse; gerçekleşmekte olan reaksiyon esnasında meydana gelen elektron transferi, bir elektrokimyasal sinyal olarak ölçülebilir. Yaygın olarak kullanılan bir yöntem de amperometrik ölçüm yöntemidir. Burada ölçülen sinyal, nitritin oksidasyonu veya indirgenmesi sebebiyle meydana gelen akımdır.

Biyosensörler, bu kirleticiyi hızlı, hassas ve maliyeti düşük bir şekilde tespit edebilmesini sağlar. Su numunelerini yüksek duyarlılık, seçicilik, hızlı yanıt verme süresi ve düşük konsantrasyonlarda tespit edebilme gibi özellikleri ile oldukça avantaj sağlarlar.
Netice itibariyle şunu söyleyebiliriz: nitrit biyosensörlerindeki yapılan ve yapılacak gelişmeler, su kalitesinin ve halk sağlığının korunması açısından önemli rol oynamaktadır.
Yazar: Afra Gülsüm Duran
Comentarios